Kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu.
Sana dokununca mı denizleşiyor masa,
senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan?
sıkıntımın ormanında.
Üç beş günümüz var şuracığında,
nice oyuncağımızı kırdılar.
Biz de güzel çocuklardık bahçelerde
Sularda alabalık.
Azla avunmaya alıştık
ne yapalım paramız yoksa,
şarabımız bitince yağmura çıkarız.
Kim güzelleşmiyor öpüşünce.
4 Kasım 2014 Salı
Sığınak
Gönderen a. zaman: 14:40 0 yorum
Etiketler: Ahmet Oktay
24 Nisan 2014 Perşembe
Sevgilerde
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı
bütün yakınlarınız
sizi yanlış anladı.
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemediniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek
yılların, telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmedi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı
gecelerde ve yalnız.
vermeyi az buldunuz
yahut vakit olmadı.
Gönderen a. zaman: 03:22 17 yorum
Etiketler: Behçet Necatigil
2 Nisan 2014 Çarşamba
Suçtur Çocuğun Olmak
Sulanmış caddelere bakıyoruz : bugünün ikindisi
Buğular içinde yüzüyor ağaçlar
Sarı bir kedi yalanıyor uzun uzun
Ayaklarını gererek
Pespembe ayaklarının dibi
Ve güneş ufak ufak damlıyor üstümüze
Güneş ufak ufak damladıkça da
Yeni yıkanmış bir taşlık görünüyor aralık bir kapıdan
Boynunu uzatarak
Yeni yıkanmış her taşlığın sonu : güze bakmak
Biz güzü istemiyoruz, ama yaz dursun
Bir gündüzü eğirelim, diyoruz, eğirilmiş bir gündüzün sonu
Değil mi hayatın iplikleri, dokusu
Ama yaz dursun, öyle bir dursun ki yaz
Çiçekler ağaçlarda kalsın, uçurtmalar göklerde
Haziran temmuz ağustos
Birbirine sokulsun
Ne olur bu böyle olsun
Geçmesin, geçmesin onlarsız bir yaz
Açsın sıcak kollarını özlemlerine
Beklesin dursun.
Özlem ki bir başkasının özlemine tutkunluksa
Bir yerde hep aynı şeyi özlüyoruz
Ayaklarımız karıncalanıyor büsbütün
Büyük ayaklarımız, küçük ayaklarımız, ayaklığını yitirmiş
ayaklarımız
Kanıyla ölçülüyor besbelli, kendi kanıyla
Kör karanlıkta, bir ayak büyüklüğünde kan
İki ayak büyüklüğünde, üç ayak büyüklüğünde, ayak
dizileri halinde
Islak betonların üstünden denize dökülüyor
Bir çavlan, bir şelale gibi coşarak değil
Usulca sessiz
Kıpkırmızı ve iniltiyle
Demek oluyor ki sarışın bir çocuğun ayaklarıdır deniz
Terlemiş yüzü, ıslanmış saçlarıdır
Ve demek oluyor ki, suçtur bir çocuğun olmak
Suçtur daha başka şeyler gibi
Ve düşün bir de, ya bütün o çocuklar seninse
İster Doğu Beyazıtta karlar içinde büyüsün
İster bir düzlükte Tatvandan Vana doğru
Ve isterse İzmirin tenha bir semtinde
Kim ne derse desin, suçtur çocuğun olmak
Akarsuyunu kendi, denizini kendi yaratan bir çocuğun
Gittikçe kararan o kırmızılıktan
Ki biraz sonra paçaları kıvrık adamların
Çeşme suyuyla yıkayacakları
Su
Sağılmış gibi düşecektir gündüzün saydamlığından
Su
Utanmış gibi kayıp gidecektir
Geceyle gündüzün olmadığı bir zamandan.
Sulanmış ağaçlara bakıyoruz : bugünün ikindisi
Buğular içinde yüzüyor ağaçlar
Saat on haberlerini dinliyoruz
Alıştık, bütün haberleri dinliyoruz zaten
Önümüzdeki bir bardak su bile öyle derin ki
Dalıp dalıp gidiyoruz suya
Bakıyoruz da kocaman bir yıkıntı duvardaki çivi deliği
Ve ellerimiz masa örtüsünün püsküllerinde
Kapı tokmağı, çaydanlık
Divan örtüsündeki leke
Yerlerde kitaplar, gazeteler
Pencere camındaki çatlak
Pencere camından ufak ufak damlayan güneş
Ve en önemlisi konuştuklarımız
Değişen çizgiler yüzümüzdeki
Fincanı tutarken titremesi ellerimizin
Yani hayatın dokusunda ne varsa
Yeniden yaşıyor, yeniden kullanıyoruz sanki.
Özlem ki tutkunluktur bir başkasının özlemine
Dalgalı camın ardında büyüyerekten
Bir çocuk hızla geçiyor bisikletiyle.
Gönderen a. zaman: 14:32 0 yorum
Etiketler: Edip Cansever
9 Mart 2014 Pazar
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Gönderen a. zaman: 13:02 0 yorum
Etiketler: Ümit Yaşar Oğuzcan
8 Mart 2014 Cumartesi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.
Gönderen a. zaman: 15:30 0 yorum
Etiketler: Cemal Süreya
Çılgın Hüzünlü
çünkü yaşamak gibiydi yaptığı
anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü
akşamın dinginliğini otluyordu o zaman
her sabah denize çıkar, bir elma yerdi
hüznünü ve çılgınlığını elmanın
gözünü yumsan ağzında duyarsın
-ellerine bakma artık
çünkü kar yağıyor
çılgın hüzünlü-
büyük kentleri düşünse de rahatlasa
işte her şey nasıl haince karıştırılmış
kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
saatin sonunda meydan
suyun sonu ilerde
böyle yaşamak zordur elbet anlıyorum
çılgın ve hüzünlü
çünkü bakışları yazda geçmiş bir geceyi andırıyor
yaşanmış mı temmuzda mı belli değil
çılgın ya da hüzünlü
şimdi dolaşıyor aramızda
kıpkırmızı bir duygu olarak
doğudan batıya bir güz halinde
çılgın ve hüzünlü
biraz dağ yollarını öğrenmesi gerekir sanırım
kahırçeker mekkari katırları gibi
onlar ki hiçbir şeyleri yok
korkunca çılgın sevince hüzünlü
-kar dindi
gerçekten dindi
ellerine bakabilirsin artık-
Gönderen a. zaman: 15:28 0 yorum
Etiketler: turgut uyar
5 Mart 2014 Çarşamba
Sevdiğim söylemez isem
Sevmek derdi beni boğar
Gönderen a. zaman: 14:12 0 yorum
Etiketler: Yunus Emre