7 Nisan 2012 Cumartesi

Kimi Geceler...

kimi geceler,
ilk yediğimiz kavun gelir aklıma,
içim ısınır, yüzüm güler,

ama sen,

uyumaktasındır sen,
kimbilir ne korkularla.

sonra, yaptıklarımız geçer gözümün önünden,
kokladığımız karanfil, son hızla koşmak,
süsen danalardan korkup eriğe tırmanmak...

cevher bizdik dünya küçüktü, havalanırdı bir çift güvercin!

-bulutlar nereye gidiyor böyle hızla
hadi uzanalım da pamuklar arasına
gökyüzüne bakalım, arılarla konuşalım
iyi de, bu yanık kokan ne

dersin ve kimi geceler böyledir işte,
uykuda konuşuruz,
silinir endişeler,
efil efil bir sabah rüzgarıyla gelir arzu
açılır iki göz, dünyanın en güzel

hani, derinlerde işleyen,
kimi zaman da boğazda düğümlenen,
ben ben olmaktan çıkıyorum diye, inceden
üşüşen sorular, korkular,

birden geçer,

ilk yediğimiz kavun gelir aklıma.

öfke, kırılış, kırış,
kırpık kırpık sen, selen,

ama sonra,
sımsıkı sarılış, iyi oluş,

birlikte oluş.

olmazsa olamayış....

bak manolya çiçek açmış, koku dünyayı sarmış,
diyorum,

uyuyorsun sen, kimbilir ne korkularla,

bak pazardan enginar aldık,
reyhan ve otlar, vişne ve ceviz,
hangi çılgın
bize bizden daha yakınmış?

uyurken, rüyanda,
bostanıma gir benim, küfe küfe domates topla,
biberleri kıy, ince,
kekik koksun sofra, sen gül: bana dünyayı hazırla.

uyurken, rüyanda,
çaldığın dutlar dudaklarını boyamış,
kopardığın gülün dikeni eline batmış,
bütün gece yağmur yağmış, bahçeyi su basmış.

uyan artık dünya güzeli, bak kavun şeker gibi,

uyan artık, büyüdün sen, yalvarırım beni bu hayata inandır,

derken,

uyanıverdin birden,

dudakların, o vişneleri kıskandıran dudakların
karaduttan morarmış,
elinde, ah o dünyanın en güzel ellerinde,
küçük, mahcub bir gül ve
dikenin battığı yerde, bir parça kan.

kimdi ölmeden önce defterine
"rüyada görülenle dışarıdaki gerçek aynıdır"
diye yazan dostumuz?
kesinliği bulduğunu sanmıştı hani...

dokunuyorum işte şimdi sana, ya da taşına,
günler geçiyor, geceler,

dokunuyorum,

iyi de, tütünler niye ıslak?