27 Ağustos 2009 Perşembe

Aşk İçinde Aşk



" İnsanoğlu nedense anlayamadığını kötülemeye meyilli "

" Şahsen ben mahzun olmakta bir kusur görmüyordum. Aksine, riya ve oyun insanları mutlu eder; hakikatleri bilmek ise ağırlaştırıp hüzünlendirirdi. Şu hayatta daha çok şey bilen insanlar daha durgun, daha dingin olurdu. "

" Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir."

" Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur. şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil. "

" Bir abdal bir şehre gelmiş.Buranın halkı yabancılara hiç güvenmezmiş. ' Defol! ' diye bağırmışlar dervişe. ' Hiçbirimiz seni tanımıyoruz! '

Derviş sükunetle yanıt vermiş. 'Ben kendimi tanıyorum ya, önemli olan o. İnan olsun, şayet öbür türlü olsaydı, yani siz beni bilseydiniz ama ben kendimi bilmeseydim, çok daha fena olurdu' "

" Şu dünyada yaşanan çatışma ve savaşların bir 'din sorunu' değil, 'dil sorunu' olduğuna inanıyordu."

" Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir."

" Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milad demektir. Şayet "aşktan önce" ve "aşktan sonra" aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişizdir demektir. Birini seviyorsan onun için yapacağın en anlamlı şey değişmektir!"

Aşk-E.Ş

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Bekliyoruz


Yavaş yavaş gece iniyor mahalleye. Uyuyamıyoruz.
Şafağı bekliyoruz. Bekliyoruz ki güneş
bir çekiç gibi çarpsın saç damlara,
çarpsın alınlarımıza, yüreklerimize,
bir ses olsun, o ses duyulsun - başka bir ses,
çünkü sessizlik silâh sesleriyle dolu, başka yerlerden gelen

Taze Taze

Dondurma kutusu üstünde
Üç kırmızı çiçek
Canımın içi kadar sıcak
Dilediğim kadar kırmızı
Özlediğim kadar gerçek.
Dondurma kutusu üstünde yaz gelmiş meğer
Neler getirdi kim bilir neler
Neler götürecek.

Gel Vur

Bak şu güneş nasıl geliyor.
Sen de öyle gel be!!!!

Bak şu ışık nasıl vuruyor
Sen de öyle vur be!!!!

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Nietzsche Ağladığında

"Düşünceler duygularımızın gölgesidir; ama her zaman daha karanlık, daha boş ve daha sade."

"Bir kitap bizi alıp diğer kitapların üzerine çıkarmıyorsa o kitabın neresi iyidir?"

"Bağımsızlığa damgasını vuran şey nedir?
-İnsanın kendinden artık utanmıyor olması."

"Belki de sevdiğiniz insanları düşünmektesiniz. Ama daha derinlere inin, sonunda sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz: Siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz! Siz arzuyu seviyorsunuz, arzu edilen şeyi değil."

"Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür; bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam: "Bu köprüyü geçip bana gelir misin?" işte o anda artık bunu istemeyiverirsin; sorumu tekrarlarsam öylece suskun kalırsın. O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer; bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın."

"Ben de sizin gibi neden korkuların geceleri bu kadar güçlü olduğunu düşünürüm. Bunun üzerine yirmi yıl düşündükten sonra korkuların karanlıktan doğmadığını anladım-korkular da yıldızlar gibi- hep oradadırlar ama günışığı onları gizler."

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Saklambaç

Her türlüsünü biliyorum ağlamanın,
oyuncağım alınmışken mesela,
sopa yemişken yahut,
susamışken
düşmüşken
taşmışken
unutmuşken
terkedilmişken
sobelenmişken…
En çokta sobelenmekten korkuyorum.
Yakalanmaktan değil
ille de sobelenmekten.
Oyun işte biliyorum
biliyorum ya ben de oyun bitecek diye korkuyorum…
Hadi kapat gözlerini, sakın açma.
Ne olur biraz çok say !!!

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Akşamın Yarısında

...
herşey nasıl da bütündü bir zaman:
şimdi bahçe eksik, güllerse yarım;
kar yağar, hüzün bile yok... ve nerdesiniz,
âh, evet nerdesiniz, yoksaydıklarım?

Bu Gemi Ne Zamandır Burada

Bu gemi ne zamandır burada
Çoktan boşaltmış yükünü
Gece de olmuş, rıhtım da bomboş
Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
Arkada, güvertede
Ah, neresinden baksam sessizlik gene.

Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
İçerde üç beş kişi
Yalnızlık üç beş kişi
Bir kadeh rakı söylerim kendime
Bir kadeh rakı daha söylerim kendime
-Söyle be! ne zamandır burda bu gemi
-Denizin değil hüznün üstünde.

Belki yarın gidecek
Bir anı gelecek bir başka anının yerine.

İnsan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.