29 Haziran 2011 Çarşamba

Hadisene

Bir kıyımız mı kaldı bu denizde? Onu da batır hadi!
Çiçeğimizi yol, rüzgârımızı bur, suyumuzu acıt.
Gökyüzümüz mü nerde? Sahi nerde bizim gökyüzümüz?
Hani lokman bulutlarımızda güvercin lekelerimiz?
Gözümüzü körelt hadi, içimiz börtsün, ellerimizi yırt..
Bak, ıslağımız da kurudu, kurumuz yamyaş.
San ki bönüz, sanki debelenen bir sıpayız çayırda, hiç şenlik
görmemişiz!
Ko, yarın sabah ortalık da ışımayıversin;
Ko, buluşmayalım şu kuytu haziranda;
O salı gecesi hiç sevişmeyelim mi? peki sevişmeyelim;
Ne çıkar?

Ne mi çıkar!

Nedircik Yavrusu

...

Nicesini sevmiş özlemişimdir
Zamanla bıktım unuttum belki
Ama bu hep aklımda

Hız

Kişi diledi mi bir cayılmaz ediniyor kendine
Şimdilerde horozlanan bir umuda abanıp
Her gün bir ertesi ustalığa bürünüp
Sağınlar yolladı beni bu besine

Aşk mı? O en kesin yasam
Ne güzel kendimi bu hızda bilmek
Değil sana boşvermek
Tavuk bile kesemem

Ayşemayşe

Tüyü bitmemiş yetimliğimde miydin neydin, oysa babam yine sağ
Ama adın Ayşe´ydi, ya da ayşemayşeydi ki
Seni sırtımda bir küfe ana-kız gibi sevdim
Değdim de denebilir - bakışıyorduk ya -
Kış aksırığı hohlanmış ellerine

Sonra senler bir başıboşluğa tüydü gitti
Çalpara eteklerin çapraz ellerimde
Sen de öyle mi yap dedim kendi kendime
Coş savrul koşukoşuver esri
- Ne haddime? -
Ne haddime mi

Oh, her çimdik morartısına indiğimde
Bir dişi çukur - çıkmak belki de -
Basamaklar noksandı hep
Tabanlarımla merdiven içiçe
Yepyeni bir göz takınıyordum tez
Senin senden önceni görmeyesiye
Adın Ayşe miydi, ayşemayşe miydi ne

Kıraça daldım çok, kireç kerpiçe som buğday ekercesine
Yufkayı un-ufak edercesine, ne ki en acıkımlık
Gölgesinde bir leş yatırın çınarına ilk balta bu sevi
İçi vıyıl vıyıl kurt, o da bir çeşni
Ama kıç cebinde hep o yassı şişe
İlle seni övdüm seni bildim seni sevdim yaşadım
Yani bir gidişat ki pırnakıl bencesine
Herkese duyur emi
Ötesi tüm ayşemayşe

Ha, bir de dulun penceresine tırmanmıştım yaz serinliğinde
İbrişim dokurcasına keten kenevir yerine
Ah ödünç Ayşe, ah yaşamın eğirdiği kıvrak yün
Kâh kendini didiklercesine edindiğim büklüm filoş
Dur, tâ gitme
Bülûğ gövdede bir yanı gevşek örgüm
Varını nakışlarcasına mıydı beni sevmen
Alı al molu mor kilimler saçağında
Bir azman çiçek gibi bükülmezliğimde, hoş
Dipdiri sırmayı tiftikleyip de püskül kılmacasına
Sımsıcak, yorgan-döşek, bitirim

Maraş´ları Muş´ları hep geze geze
İstanbul´dan hiç mi hiç çıkmadım
Nice senler saysam yol boyunca sevdiğim
Tepeden tırnağa ayşemayşe

Sana bağdaş kuruşlarım mı? tuzuyaş´ın biriydim
Hep o ben yaşımda
İster şuydun de, ister buydun; doğrusu Metin
Eh, bana bir türkü şimdi, ilki Karacaoğlan´dan

Hasan yanım hâlâ çocuk tâ Alamanya´larda

Özetliyeyim mi?
Bu bir sevi tınazı
Ve de ben kırık-dökük bir yaba.



.

15 Haziran 2011 Çarşamba

2 Ekim 1945

rüzgâr akar gider,
aynı kiraz dalı bir kere bile sallanmaz aynı rüzgârla.
ağaçta kuşlar cıvıldaşır :
kanatlar uçmak ister.
kapı kapalı :
zorlayıp açmak ister.
ben seni isterim :
senin gibi güzel,
dost
ve sevgili olsun hayat...
biliyorum henüz bitmedi
sefaletin ziyafeti...
bitecek fakat...