25 Ocak 2009 Pazar

Arafta bekleyiş



"Daima endişeli ellerde eskiden olduğun şey olmama...Adını bile kırık bir oyuncak gibi fırlatıp atma olasılığının özlemini çekiyorum."

"Türkçe'de zamanı öğrenmek için insanlara "saat" sorulurdu.Halbuki İngilizcede zamanı öğrenmek için insanlara "zaman" soruluyordu.İngilizcede insanın zamana sahip olduğu ya da olabileceği hissi vardı, halbuki Türkçede zamanı ölçme aracına sahiptin ama zamanın kendisine asla."

"...O kopukluk genişleyip derinleştikçe Ömer, kuzeni Murat'la ancak geçerken istasyonda yan yana gelmiş iki tren kadar yakın olduklarını, yola çıkış anı geldiğinde zıt yönlerde hareket edeceklerini fark etmişti."

"Sevinç yedi gün sürer, hüzün bir ömür boyu."


"Neden hepiniz aşkımı itiraf etmemi istiyorsunuz?Sevgililerimizi onlara duyduğumuz hisler konusunda ille de bilgilendirmeli miyiz?Bunu ilan etmek, karşılığında bir şey istediğim anlamına manasına gelmiyor mu?Her aşk ilanı bir bencillik bildirgesi değil midir?"

"Aşık olmanın bir mucizeye inanmaya benzediğini düşünmeye başladım.Aşk da beklentiler ve inançlarla ilgili.İnsan kendisi için hala kurtuluş ümidi olduğuna ve günün birinde özel birinin bunu mümkün kılacağına inanıyor.Bir mucize özlemi değil mi bu?Bu dünyadan fazla bir şey beklememen gerektiğini bilsen de içindeki bir şey diretiyor...Sevdiğin kişinin seni seveceğini umut etmeyi."

Araf~~

3 Comments:

ESRİK said...

Ruhumuzun zavallılığının, bilinen en iyi reçetesiymiş aşk. Ancak aşk bizi bir zavallı olmaktan kurtarıp, kahramana dönüştürebilirmiş.:))

Vladimir said...

Bu nasıl bir sözdür: "Sevinç yedi gün sürer, hüzün bir ömür boyu."

Şu cümleyi anltamak için paragraflar dolusu yazı yazılabilir. Onu bir cümlede toplayabilmiş olmak ne kadar inanılmaz.

Çok etkilendim bu cümleden de yazının tamamından da.

:))

a. said...

Aslında o bir atasözü imiş Fas'ta...
Ben de pek doğru buldum...