30 Mayıs 2012 Çarşamba


Ah şu yalnızlık,
Kemik gibi,
Ne yana dönsen batar.




Bir takvimi tersten açardık,
eğer isteseydin.




Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan,
Ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum.





Beni sevindirdiğinde,
Bazen düşünürüm;
Şimdi ölüversem,
Mutlu kalırım,
Sonsuza kadar…



Yapma Turgut, üzülüyorum


Biliyoruz neyi bölüştüğümüzü,
Konuşmasak da.








İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,
Olsun, yine de sen kapanma, şu sıra benim,
Yerine bırak ben incineyim.




22 Mayıs 2012 Salı



kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber
elbette kırlardan kırlardan gelecekler
başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri
söyleyin nasıl dayanılır dükkanlara depolara
bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer

sonsuza varmadan bir önceyiz sanki
-o sayının da bir adı vardı unuttum -
her şey öyle saydam öyle madensel
kapıların kilitleri açık ve herkes uykusuz
hepsinin elinde bir saat bir sümbülteber

eskiden şaşardık bazı şeylerin yokluğuna
artık bu yokları var etmeyi usladık
ağaçları budadık omandan balıkları tuttuk denizden
hani bazı açılmaz sanılan kapıları omuzladık
çünkü herkesin elinde bir saat bir sümbülteber

hey koca dünya nasıl avucumuzdasın
nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden
çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin
elbette kırlardan gelecekler kırlardan
kırlardan gelecekler ellerinde sümbülteber

ey güzelim sümbül ve teber ey canım
gördüğüm sanki o değildi
sanki kuşlar albümünden bir maden

21 Mayıs 2012 Pazartesi

gök bulut su


senin bardağına koyduğum su
o suyun rengi başkadır
tut ki iğdır düzlerinde bir çadır
sivas yöresinden bir ölüm
ya da kaçak bir bitlis cigarası
çünkü o göğün ve bulutun
birlikte uykusudur

seni ilk haziranda görmüştüm
şapka giymemiştin çünkü yazdı
zaten hiç giymezdin belki de
kimin dünyayı görecek hali vardı oysa
sokaklar mavilik demetleri şunlar bunlar
şunlar bunlar diyorsam unutulmaz şeylerdi ha
örneğin çiçekti her şeyin ilk yarısı
ellerim ceplerime gitti durup dururken
yani herkesin aşk aşk dediği buysa

şarkı bile söyleyebilirdim bir tavanarasında
çocuk gözlerindeki şaşkınlığı tadarak
yani ancak günlerce koşarsam duyabilirdim
aramızda ne varsa
kıyıya bile inerdim anlıyor musun bir cuma günü
kıyıya inmeden hiç alışkın olmadan
bütün kurda kuşa börtü böceğe bir bir bakarak
şimdi senin bardağına koyduğum su var ya
bu suyun rengi başkadır

ben ne soğuk demirciyim ne terzi kalfası
ne marangoz ne bir gemi tayfası
istedim olamadım o başka
yani ne bulut ne gök ne çadır ve ölüm
ellerimin rengi biraz kırmızı da
galiba ondan

10 Mayıs 2012 Perşembe

"Aklıma bile gelmiyorsun artık,
O kadar kalbimdesin ki."




"Seninle aramızda bir şey varsa şayet,
o da mesafelerdir artık."




"Fazla uzaklaşmış olamayız birbirimizden sevgilim , hislerimiz hâlâ sıcak!"





3 Mayıs 2012 Perşembe

Islak Çeltik

...
kıyımız uzak ve kuytuda ellerimiz sanki yok
ellerimiz yok ama senin ellerini bir tutsam

"Herkesin başkasını konuştuğu 
Bu aynalar pazarında 
Seni kimselere 
Söylemeden öleceğim."

"Yokluğunda bir kuş sütü eksik.
Yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik…"

"Ben senin sınırlı gövden ile
beni sonsuz sarmanı diledim"

"Gözleri uzaklara dalan birinin, yakınlarda olmayan bir hikayesi vardır."

"Kendine gel diyorsun, gelsem olmaz mı sana."

Ben derim; sana olmak, seni duymak, seni yürümek
Besbelli seni büyümek kendimde
Ellerim kendini tekrarlar sen deyince
Sana gün olmalıydım, ışıgımdan ötürü aydınlanırdık

Yılgın

...
durup durup sana sesleniyorum.

"Sana olmayan özlem bir şeye benzemiyor"

"Denize bakan evler gibiydim seninle."

"Her gün sen baktıktan sonra
 Bu kadar güzel
 Bu gökyüzü."

ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye,
çok şeyin adı küçük yazıldı;
silinmez anlar vardır,
karşı konmaz özlemler,
ben şimdi ne istediğimi de bilmeden artık
bağırıp duruyorum ya, şurda,
sen yaz sonu ilan eden güzel keten,
güneşten yırtılmış caz, sen!